Yazarın Özgeçmişi


Diğer Yazıları

AFFET BİZİ EY MELEK!

03 Eylül 2015 Perşembe 23:12

Bugünü hep sana ayırmak istedim ey melek (ey çocuk) Aylan.

Zalimlerin zulmüne, hainlerin ihanetine, alçakların çukurluğuna, insanlığın körlüğüne, Müslümanların ilgisizliğine - kaygısızlığına - umursamazlığına - vurdumduymazlığına küstüğünü ve o yüzden yüzünü (köşelere, eşyaların arkasına saklayarak büyüklerine küstüğünü gösteren her masum çocuk gibi) kumlara gömüp bize sırtını döndüğünü düşünerek sana sesleniyorum...

Senin bizden yüzünü, masumiyetini saklamana gerek yok. Asıl söyleyecek sözü, yaş dökecek gözü olmayan; körleşmiş gözlerle, taşlaşmış kalplerle, külleşmiş idraklerle sana ve emsallerine bakacak yüzü olmayanlar bizleriz.

Asıl, bizim yüzümüzü, insanlığımızı, adamlığımızı, analık - babalık iddiamızı kumlara, topraklara, küllere gömmemiz gerekir.

Asıl bizim utanmamız gerekir. Asıl bizim hayadan, insanlıktan, müslümanlıktan aldığımızı zannettiğimiz ama alamadığımız nasibimiz (nasipsizliğimiz) için yüzü koyun yerlere (secdeye) kapanıp bir ömür boyu ağlamamız, yalvarmamız; Rabbimizden avf u mağfiret dilememiz gerekir.

Ne olur aç gözlerini!

Ne olur dön bize; anne ve babanın bile doyasıya göremediği güzel yüzünü!

Ne olur haykır insanlığın idrakine; insan olamamışların insanlık adına insana ettikleri zulmü!

Ne olur Müslümanlığımıza veyl et; omzumuza, bizim kusurlarımızdan, ilgisizliğimizden, bencilliğimizden ve Müslümancı yaşamayı terk etme tavrımızdan dolayı hayatının baharını görmeden gerçek vatana göç ettirilen Çeçenistanlı, Bosnalı, Doğu Türkistanlı, Türkiyeli, Somalili, Afganistanlı, Iraklı, Yemenli, Eritreli, Arakanlı, Filistinli, Suriyeli masumların vebalini yükle!

Lafını edip hiç sahip çıkamadığımız kardeşlik hukukundan mütevellid hakkını iste;

"Ben, kardeşim, ailem, akrabalarım; binlerce masum insan denizlerin soğuk ve derin sularında nefessiz kalıp çırpınırken; ellerini, uzanacak bir yardım eline değer umuduyla gökyüzüne doğru uzatırken bizi kurtarmak için uzatmanız gereken ellerinizi nereye uzattınız?

Hangi haramı işlemek, hangi dünya malına uzanmak, hangi hesabı yapmak, hangi tv kumandasına basmak, hangi telefonu tutmak... için kullandınız o ellerinizi; biz bu dünyaya veda ederken?

 Biz yurdumuzdan sürülürken sesiniz niye çıkmadı, yüreğiniz niye burkulmadı, gözleriniz niye yaşarmadı? Tepemizden bombalar yağarken, evlerimiz başımıza yıkılırken; insanlarımız ve insanlığımız, bizden olduğunu zannettiğimiz zalimler eliyle yok edilirken siz hangi eğlencelerde, düğünlerde, oyunlarda idiniz? Biz yersiz, yurtsuz kalırken; aç, bi-ilaç, uykusuz, susuz, ekmeksiz göç yollarına dökülürken bizim bu halimizi hangi belgesel tv kanalının mevsimlik göç belgeselinde ve hangi duygularla seyrettiniz?" diye sor taşlaşmış kalplerimize!

"Hani Müslümanlar kardeşti" diye vur yüzümüze Allah'ın emrini;

"Hani dünyanın bir ucundaki bir müslümanın ayağına bir diken batsa, dünyanın öbür ucundaki Müslüman kardeşi bunu hissederdi!" diye hatırlat bize Nebi'nin ikazını;

"Hani sizin kardeşliğiniz, hani sizin Müslümanlığınız, nerede sizin insanlığınız?" diye haykır körleşmiş idrakimize;

Bizi ayıpla, bizi kına...

Ama bir şeyler söyle!

Ne olur ses ver!

..................

Sen öyle köşende melek yüzünü kumlara gömüp bize küstükçe ey masum;

Sen sustukça ey bebek;

Sen sessiz ve soluksuz kumlara boylu boyunca uzanıp yattıkça ey melek ...

Biz insanlığımızdan utanıyoruz;

Adamlığımızdan utanıyoruz;

Müslümanlığımızdan utanıyoruz;

Analığımızdan - babalığımızdan utanıyoruz;

Sen yaşlarda çocuklarımızla her zamanki gibi - hiçbir şey olmamış gibi - bir melek toprağa düşmemiş gibi- konuşmaktan, oynamaktan utanıyoruz;

 İnan ey melek;

UTANMAKTAN utanıyoruz.

Ne olur affet bizi!

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #